Yolsuzlukla mücadele etmek için ''Nereden buldun'' yasasının acil olarak çıkarılması gerekir.

Bunu yapmaya çalışan Zekeriya Temizel 2000 yılında vatan haini ilan edildi.

Bu gün belediye başkanı veya bakan olsanız istediğiniz kadar servet edinebilirsiniz ve hiç kimse hesap soramaz.

Geçmiş dönemlerde belediye başkanı olanların, belediye başkanlığını bırakırken mal beyanı verdiğini hiç duydunuz mu?

Elbette hayır.

Bundan sonra da duyamayacaksınız.

Daire ve otomobil alırken,lüks harcamalar yaparken hiç kimse ''Sen bu parayı nereden buldun'' diye sormaz,soramaz.

Bu düzen soygun düzenidir, soygun düzeninin parçası olanlar mutlu olur, olamayanlar ise sürünmeye devam ederler.

Bu düzende çalmayan, çırpmayan insanlara salak muamelesi yapılır.

Hele belediye meclis üyesi veya riyasette bir görevin varsa, beş yıl aynı arabaya biniyorsan,aynı dairede oturuyorsan size etrafınızdakilerin acıyarak baktığını hissedersiniz.

Bu düzende soyanlar, hırsızlık yapanlar her zaman her yerde baş tacı edilmiştir.

Siyasetin içinde olup da sürekli para harcayan birisine etrafında ki yalakalar ve çanak yalayıcılar hiç bir zaman ''Sen bu parayı nereden buluyorsun'' diye sormaz.

Bu ülkede inanç, din, haram, helal, kul hakkı, yetim hakkı, dindar, dinsiz hepsi birbirine karışmıştır.

Değerler değersiz hale gelmiştir.

Bunu bakan çocuklarının başına gelenlere bakarak söylemiyorum.

Belediyelerde her türlü rüşvet çarkının içinde olan insanların koşa koşa camiye gitmelerini ve Allah'ın huzuruna çıkmalarını oldum olası anlamamışımdır.

Bir insan rüşvet alıyorsa,her türlü haksızlığın içinde olabiliyorsa, nasıl oluyor da Allah huzuruna korkmadan çıkıp dua edebiliyor bunu da anlamak mümkün görünmüyor.

Bütün bunları düşününce, bu ülkede ortaya çıkan rüşvet çarkının yeni bir şeymiş gibi algılanır oluşuna çok şaşırıyorum.

2003 yılından 2013 yılına kadar İstanbul Büyük Şehir Belediye meclisinde 12000 adet parselde yapılan plan değişikliğinin rantı kimin cebine girmiştir buna bakılmalıdır.

İstanbul'un imar planlarıyla kimler neden oynamıştır buna bakmak gerekir.

Son on yılda İstanbul imar komisyonunda görev alanların malı, mülkü soyu sopu sorgulanmalıdır.

Anıtlar Yüksek kurulunda hangi karalar çıkmıştır tek tek bakılmalıdır.

Bunları niye söylüyorum?

Bu plan değişikliklerinin hatır gönül için ve İstanbul imar planlarına katkı olsun ve iyi bir şehircilik ortaya çıksın diye yapılmadığını ben bildiğime göre, İst.Büyük şehir meclis üyeleri de biliyordur.

Ayrıca CHP grubu tarafından mahkemeye götürülen meclis karalarının hukuki sonuçları ne oldu merak eden yok mu?

Bütün bunlara istinaden şunu söyleyebilirim ki, plan yapma yetkisi siyasilerin elinden alınmadan, İstanbul da talan bitmez.

1989 yılının seçim kampanyasında SHP' nin sloganının hatırlayalım.

''Dalan'a talana son'' diyorlardı.

1994 yılında Dalan'a talan'a son diyenlerin başlarına ne geldi hatırlayan var mı?

Bundan dolayı, belediye meclislerinin imar komisyonları ve diğer komisyonları kaldırılmalıdır.

En azından Büyük Şehir Belediye meclisi imar komisyonunda siyasiler olmamalıdır.

Onun yerine, Kent konseyine benzer daha çok teknik akademisyenlerden ve sivil toplum örgütlerinden oluşan bir yapı plan tadili yapma yetkisine sahip olmalıdır.

Bu yapılmadığı takdirde, önümüzdeki yıllarda da imar komisyonuna siyasiler girecek ve bir takım cahil cühela siyaset erbapları o komisyonlarda yer alacaksa kesinlikle Dalan bitse bile, talan bitmeyecektir.

Bu gün İstanbul yaşanamaz hale gelmişse bunun sorumlusu Büyükşehir Belediye başkanının yanı sıra, bu planların yapılmasına vesile olan imar komisyonu üyeleridir.

Fatih'te yapılan incelemenin bütün belediyelerde yapılması halinde, Fatih'te karşımıza çıkan tablonun oralarda da çıkacağından en ufak bir şüphem olmadığını biliyorum.

İstanbul'un şimdi taşı toprağı altın olmuştur.

Bu altınları paylaşabilmek siyaset erbaplarının iştahını kabartmış olup,2014 mart ayında tekrar seçilip bir beş yıl daha emek vermeden, kafa yormadan para kazanmanın şartlarını oluşturacaklardır.

Bakan çocuklarına ve bu işe bulaşan insanlara zerre kadar kızmamak gerekir.

Toplum bu insanları bu haliyle seviyor bu haliyle seçiyor ve kucaklıyor.

Bırakın çocukları tutuklamayın ve bırakın soygun düzeninin bir parçası olmaya ve el bebek gül bebek yaşamaya devam etsinler.

Nasıl olsa Allah ayetinde demiyor mu ''Ben serveti dilediğime veririm''

Ne diyorlar;servet bizim, para bizim, rant bizim Allah veriyor,kıskanma çal, çalış senin de olur.

Allah dilerse olur,dilemezse yaprak kıpırdamaz.

Boşuna mı bas bas bağırıyorlar ''Bizim Allah'ımız var'' diye.