Bu bayramda da 160 kişi öldü,sekiz yüz kişide yaralandı.
Yaralandı anonsunu duyunca belki kurtuldular diye seviniyoruz.Oysa yaralı kurtulanların bir çoğunun ayağı kolu kopmuş veya çok önemli uzuvlarını kaybetmiş oluyorlar.
Bu insanların çoğunluğu yaşamlarını aylarca hastanelerde geçiriyor ve gene bir çoğuda yaşamının kalan kısmını engelli olarak yaşamak zorunda kalıyor.
Yaralı kurtulan yurttaşlarımızın bir çoğu keşke ölseydim de bu duruma düşmeseydim arzuları içinde yaşam mücadelesi veriyorlar.
Bizim ülkemizde trafik kazaları neden bu kadar fazladır.?
Ülkenin her alanında, yollarda polisiye tedbirler alınmasına rağmen neden ölümle sonuçlanan kazalar olmaktadır?
Sebebin en başında insanımızın eğitimsiz olması geliyor.Ehliyet verdiğimiz insanımızın ortalama eğitim süresi beş yıl civarında.Eğitim düzeyi ile trafik kazalarının çok ilgili olduğunu anlatmaya çalışacağım.
Beş yıl eğitim gören ve ehliyet alan insanın bu eğitim süresinde yeterli derecede fizik,matematik,statik,mekanik bilgisi almadığını biliyoruz.
Şöfor olan bir insanın mutlaka fiziğin temel kurallarını bilmesi gerekiyor.(Bu yazıyı yazan şahıs yirmi altı yıldır araç kullanır ve trafik kazası yapmamıştır,bundan dolayı söz söyleme hakkını kendinde görür)
Fiziğin içinde bulunan merkez kaç kuvvet,momentum,sürtünme kuvveti,çapışmadan doğan yükün miktarı,geçiş görüş mesafesi,yatay kurb(viraj)düşey kurb,nedir ne işe yarar bilmesi gerekiyor.
Bunun içinde ehliyet sınavlarının mutlaka daha bilimsel hale getirilmesi gerekiyor.Hemen ehliyet alanlar için on bir yıllık eğitim süresi şart koşulmalıdır.İki yılda bir sağlık kontrolü ve psikolojik testlerden geçirilme mecburiyeti getirilmelidir.
Haberlerde dinliyoruz:''Virajı alamayan araç uçuruma yuvarlandı beş kişi öldü''Aslında bu haberin detayı şudur:Araç sürücüsü viraja hızını azaltmadan girdiği için ve merkez kaç kuvvetten haberi olmadığı için uçuruma yuvarlanmıştır.(İddia ediyorum sürücülerin %95 i merkez kaç kuvvet nedir bilmez.)
Yani dışa dönük viraja girerken hız ile doğru orantılı olarak kütle yani araç dışa doğru çekilir.Merkez kaç kuvvet, dünya var olduğundan bu yana vardır.Bu doğanın değişmez kanunundur ama bizim vatandaşımız bilmez.
Şofor eğitimsiz ise ve merkez kaç kuvveti bilmiyorsa şarampole veya uçuruma yuvarlanmaya devam edecektir.Başbakanın bile bayram öncesi ''yollarda dikkat edin ölmeyin'' demesi sonucu değiştirmeyecekektir.
Çünkü vatandaşın ölmesi başbakanın veya başka birinin nasihat etmesi ile ilgili değildir.Konu bilimseldir.
Yola çıkan insan momentum veya çarpışmanın nasıl korkunç bir iş olduğunu bilimsel olarak bilmiş olsa belkide hız yapmayı bırakacak.
Araç 120 km/h hızla çarpıştığı anda 1m2 ye gelen kuvvet kütle çarpı hızdır.Yani aracın bir ton olduğunu kabul edersek insanın vücudunu her hangi bir yerine 120000 kg yük gelmesi demektir.
Yani saniyenin onda bir süresinde vücudunuzun bir noktasına 120000 kg yük gelmesi demek kalbinizin ve bütün organlarınızın yerinden çıkıp parçalanması demektir.
Zaten trafik kazalarında insanların tanınmaz hale gelmesi de çarpışmadan doğan yükün yaptığı korkunç etkidir.
Ayrıca sollama sırasında geçiş görüş mesafesi denilen fizik problemini şofor çözemiyorsa,(beş yıllık ortalama eğitim alan birinin çözmesi mümkün değildir.) solladığı anda karşıdan gelen araçla burun buruna gelecek ve ölecektir.
Bu konuda hangi hızla sollamaya başlanırsa geçiş mesafesini kurtarabilirimin cevabı da zor bir fizik sorusudur.Fizik denilince aklına kendi fiziği gelen insanımızın, ölüm sebebi bilimsel düşünceden uzak oluşu ile ilgilidir.
Bir arkadaşım trafik kazası geçirdiğinde hastanede ziyaret etmiştim.Emniyet kemeri sayesinde canı kurtulmuştu.Emniyet kemerinin gözle görünmeyen motiflerinin göğüs derisi üzerine işlendiğini gördüm.
Tıpkı başka bir insan tarafından yapıldığı izlenimi veren dövme gibi.Oysa doğa kanunları kurallarını milyonlarca yıldır işletir.
Aklını kullanan ve bilimsel davranan bilimin temel kurallarına saygı gösteren insanlar doğa kuralları içinde mutlu olur,uymayanlar ise feci şekilde ölür.Doğa kanunu insanın hazırladığı kanun gibi değildir,onun hiç affı yoktur.
Trafik kazaları,otomobilin arkasından su dökerek veya dualar okuyarak önlenemez.Ayrıca arabanın dikiz aynasına nazarlık veya kutsal kabul ettiğimiz değerlerin sözlerini asarak ta trafik kazaları önlenemez.
Bu konu Türkiyenin en önemli konusudur.Her yıl en az 5500 yurttaşımızı kazalara kurban veriyoruz.
Güneydoğudaki çatışmalarda teröre verdiğimiz kurbanlardan daha çoğunu trafik teröründe veriyoruz.
Her gün PKK ile yaşanan çatışmalar ve ölümler gündemimizi meşgul ederken,trafik teröründen ölenler neden gündemimizi meşgul etmez? bu soruyu da sormak gerekir.
Belkide trafik kazalarında ölenlerden dolayı birilerinin cebine para girmediği için gündemde tutulmuyor olabilir.PKK ile yaşanan çatışmalar ise her gün birilerini zengin ettiği için gündemden düşmüyor olabilir.
Sonuç olarak trafik kazalarını önlemenin yolu bilimdir.Bilime değilde bilim dışı yöntemlere dayanarak araba kullanmayı sürdürürsek, ölmeye devam edeceğiz.
Bu gün en kolay öğrenilen mesleklerde bile çırak usta olabilmek için birkaç yıl çalışma şartı aranırken,tamamen bilmsel değerlere dayanan şoforlük mesleğini bir kaç test çözümü ve basit direksiyon imtihanına indirgemek büyük bir gaflettir.
Ülkeyi yöneten insanların bilimin sesine kulak verip medeni ülkelerde ne yapılıyorsa aynısının hemen yapılması kararını çekinmeden alması gerekiyor.
Sigara öldürüyor diye toplum sağlığını düşünenler bir hamlede sigara yasağına onay verdi.İyide oldu.Trafik kazaları ise öldürmenin ötesinde paramparça ediyor.
Neden radikal karalar hemen alınmıyor?Ölüm her yerde acıdır.Sigaradan,terörden,trafik kazasından ölmekte acıdır ve arkasında dramlar bırakır.
Trafik kazalarının önlenmesi konusunda da köklü çözümlerin hemen hayata geçirilmesi gerekmektedir.Bunun için sigara yasağındaki kararlılığın aynısı tekrarlanmalıdır.Kazaları önlemenin yolu ise bilimsel düşüncede mevcuttur.Lütfen geç kalmayın,trafik teröristleri aramızda dolaşmaya devam ediyorlar.saygılarımı sunuyorum. [email protected]