Ülkede yalancılık ideolojisi egemen olmuş durumda. Maskeler ise çeşitli, kamplaşma artıyor
Ülkede kin, nefret, öfke fırtınası yaşanıyor. Fırtına bilinçli bir şekilde yaşatılıyor.
Soyu soğu belirsiz Müslüman maskesi takmış şarlatanlar ülkede insanların ortak değerlerini altüst etmeye devam ediyorlar.
Şer güçlerin devlet yönetim ipoteği, özel milis güçleri, özel istihbarat örgütleri, ülke ekonomik kaynaklarının yabancılara devredilmesi tartışılmıyor. İşbirlikçilere kin nefret öfke duyulmuyor.
Ne yazık ki; rezilliğin dibine vuranlar, toplumun tümünü ya da bir kesimini rencide edici, kırıcı, yaralayıcı ifadeleri kullanmaktan hiç kaçınmıyor.
Bilinçli ya da değil gerçekleştirilen çirkinlik kimin eseri diye sormak gerekir.
Toplumda artık herkes etnik köken, din mezhep araştırmasına yönelmiş durumda. Güvensizlik, ayrışma hızla artıyor. Birlik ve beraberlik söylemleri ciddiye bile alınmıyor.
Kamplaşma artıyor. Toplumda küllenmiş geçmişe ait ne varsa tartışma konusu ediliyor. İnsanlar şaşkınlık içinde! Ne adına bunlar yapılıyor, demokratikleşme ve özgürlük adına. Acaba gerçekten öyle mi?
Gerçekleşen rezillikten sadece partiler, gazeteciler, akademisyenler mi, aydınlar mı sorumlu?
Suç işleyenlere yaşa varolan diyenlerin, hiç bir işlem yapmayanların hiç suçu yok mu?
Reyting canavarına kurban verdiğiniz topluma aşılanan zehir, etkisini gün geçtikçe arttırıyor.
TV'deki programların, gazete manşetlerinin, köşe yazılarının, hayatımızı işgal etmesi, hatta sadece hayatımızla sınırlı kalmayıp hayallerimizi bile işgal altına alması sıkıntılı bir süreç.
Düşünen ve üreten beyinler yetiştiremezsek, gençlerin ellerine hamburger kolayı verirsek, gerçek başarının iç huzuru ve mutluluk olduğunu unutturan hayatlar yaşatırsak, sevmezsek/öpmezsek, kendine saygı kavramını yaşamlarına entegre edemezsek, prensipler geliştirecekleri onurlu hayatlar yaşatamazsak, sadece para ve bilgisayarla oyalanıp zaman öldürmelerine müsaade edersek olacağı bu elbet!
Ne olmak istediğini bilmeyen ve hayatının merkezine dizi karakterlerini oturtan gençler, bizim geleceğimiz. Ama bizler, bugünümüzü ziyan ettiğimiz gibi geleceğimizi de yok ediyoruz. Küresel ısınma bile, insanlık kadar dünyaya zarar veremez!
Değerlerine sahip çıkmayan bir toplumda çözülüş kaçınılmazdır!
Girişimciliğin en önemli gereklerinden biri özgür düşüncedir. Kafalar ne kadar özgür olursa düşünceler de o kadar güçlü olacaktır. Özgürlüğün önü açıldıkça girişimcilikte gelişecektir.
Unutulmamalıdır ki; topluma ve insanlara gem vurulduğunda onlardan yenilikçi düşünmeleri beklenemez. Amaçsız idealsiz hedefsiz, özgürlükte ekmekte olmaz!
Bugün dünyada, gıda, su, enerji güvenliği, döviz kuru savaşları tartışılırken, daha fazla nasıl zenginleşiriz, işsizliği nasıl çözeriz sorularına yanıt aranırken, Türkiye'de anlamsız gereksiz konular tartışılıyor. Enerjimizi o kadar lüzumsuz şeylere veriyoruz ki...Doğru şeyleri tartışmalıyız, gereksiz konulara takılıp kalmamalıyız.
Cumhuriyetin Türk insanına kazandırdığı en önemli şey, fırsat eşitliğidir.
Eğer biz iyi hazırlanabilirsek o güneş bu topraklardan doğacak, dünyanın siyasi, askeri ekonomik lideri Türkiye olacaktır.
Başarılı bir girişimci olmak için nelere ihtiyaç vardır?" sorusunu herkes soruyor. Özgüvene, paraya, yenilikçi düşünceye, iyi eğitime ihtiyaç vardır.
Gençler kendilerine güvenmeli ve kendilerinden daha akıllı insanlarla çalışmalıdır.
Başarı için; hedef belirleyecek ve hayal kurulacak, çalışılacak. Çünkü çalışmadan belirlenen hedefe ulaşmak mümkün değildir. Yılmadan çalışmak gerekir.
Zenginlik önemlidir. Ülkeler zenginleştikçe işsizlik azalır. Ancak asıl zenginlik güç ve vicdandır. Herkes birbirini mutlaka sevmesi gerekir. Ayrılıkta azap birlikte rahmet vardır.
Empati yapmayı öğrenmeliyiz. Birbirimizi, dışlamaya hakkımız yok. Bu bizim zenginliğimiz ve birbirimizi kucaklamak zorundayız.
Bunları sağlayacak ülkenin duyarlı bilinçli insanları, ortak değerlerde buluşarak, birlikte hareket etmek zorundadırlar.
Günün Sözü; Hayalleri, hedefleri olan insan çalışarak başarıya ulaşır.