Otuz yıldır PKK eylemleri Türkiye'nin en önemli sorunu olarak gündemimizde kaldı.
Son beş aydır silahlar sustu kan akmıyor, analar babalar ağlamıyor, her yer süt liman gibi görünüyor.
PKK'nın dağ kadrosu Kandil'e gitti aldatmacası, PYD nin kuzey Suriye'de şehirleri ele geçirmesi ve Kuzey Suriye'de PYD'nin ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) ile çarpışması.
Durup dururken seçim barajının %6 lara indirilmesi fikri, seçimlerde dar bölgeye yakın seçim sisteminin önerilmesi.
Bütün bunları dinliyor ve sadece bakıyoruz.
Ne oluyor diye anlamaya çalışıyoruz.
Bana göre PKK Kandil'e gitmedi, silahlarıyla şehirlere indi.
Eğer çatışma tekrar başlarsa çatışma dağlarda değil şehirlerde olacaktır.
Bu durumda tıpkı Lübnan'da, Suriye'de, Irak'da yaşanan sokak çatışmaları sivil ölümler ve şehirlerin yıkılması demek olacaktır.
Ayrıca PYD'nin Kuzey Suriye de şehirlerin resmi binalarına APO posterleri asması da Kürt hareketinin büyük bir zafer elde etmesi, Esad ile aramızda tampon bir Kürt devleti olması kurulması demektir.
AKP iktidarı bundan sonra geri dönülmez bir pazarlığın içine düşecek ya ölümü görüp sıtmaya rıza gösterecektir.
Yıllardır %10 barajını düşürmeyi aklından geçirmeyen AKP iktidarı, ne oldu da şimdi bu durumu gündeme getirdi.
AKP iktidarı 2011 yazında yaşanan kanlı çatışma süreciyle seçimlere gidecek olursa hem 2014 hemde 2015 te yapılacak seçimleri kaybedecektir.
Ayrıca %10 barajını %6-7 ye düşürmesi BDP nin aldığı oyun tamamının temsil edildiği en az 80-90 milletvekiliyle meclise girmesi demektirki, bu sayının büyük çoğunluğu AKP den,bir kısmı da CHP den gitmesi demektir
İktidar öyle bir noktaya geldiki, ya seçim barajını düşürecek ve PKK nın ve BDP nin isteklerini karşılayacak ya da çatışma süreci daha kanlı bir şekilde geri dönecektir.
Üstelik korunacak sınır sadece Irak sınırı da değil uçsuz bucaksız 1200 kilometreye yakın Suriye sınırı da olacaktır.
Artık eylemler ve çatışmalar şehirlerde olurken, sınırdan sızmalar içinde çözüm bulmak kolay olmayacaktır.
İşte bu çıkmazda Abdullah Öcalan'ın demokratik cumhuriyet önerisi ve Türkiye Kürtlerinin özerk federatif bir yapıya Ankara'daki parlamento üzerinden adım adım gidişi süreci işleyecektir.
Bu gün gelinen noktada bağımsız Kürdistan fikrine ve amacına Kürtler de karşıdır.
Çünkü daha dört yıl önce Osman Baydemir ''Bizim İstanbul'dan vazgeçmeye niyetimiz yok'' demiştir.
Ortaya çıkan vahim tabloda tekrar savaş ve kanlı çatışma sürecini başlatmak hiç bir iktidarın göze alabileceği bir durum olarak görünmüyor.
Üstelik büyük bir ekonomik krizin tam tam sesleri kuvvetli bir şekilde borsa da öterken.
Türkiye çok vahim bir ortama girmiş bulunuyor.
Ya Kürt hareketi demokrasi içinde birlik beraberlik ve bütünlük içinde demokratik cumhuriyeti kuracak barış içinde yaşayan bir Anadolu olacaktır,ya da bir otuz yıl daha savaşı çatışmayı seçecek ve daha da büyük acılara ve fakirliğe mahkum orta doğu ülkelerinin içine düştüğü cadı kazanında yerini alacaktır.
Bundan dolayı,demokratikleşme adımları PKK nın ve BDP nin istediği yönde devam edecektir.
Bayram değil seyran değilken nereden çıktı seçim barajı.
Üstelik barajda boğulma tehlikesi olduğunu bile bile.
''Yıllardır silahla hiç bir yere varamazsınız'' diyenlerin kulakları çınlıyor olabilir mi?
Neymiş zor oyunu bozarmış, bal gibi silahla ve şiddetle bir yere gelinirmiş.
İşte görünen köy bu, kılavuza da gerek var mı?