Uzun zaman önce çalıştığım iş yerinde hararetli bir toplantı sürerken benimle aynı mevkide olan erkek çalışanların konunun olumsuzluğu nedeniyle patronlara rağmen küfür ettiklerini görmüştüm. Sonra patronlar da küfüre devam ettikçe kadın çalışanların bu duruma alışık olduğu belki de her toplantının böyle küfürlerle bezendiğini düşünmüştüm. Belkide küfür konumları eşitleyen bir olguydu ya da ne kadar küfür edersen o anki konuya diğerlerinden daha çok hakimmiş gibi görünürdün. Yanımda oturan daha önce hiç görmediğim bir çalışana yükleniyordu herkes. Adamcağız diğer müşterileri suçluyor, strateji hatasını bir türlü kabul etmiyordu. Bunu da öyle süslü kelimelerle, ingilizce terimlerle anlatıyordu ki arada da küfürleri serpiştirince kendi kendime welcome the business world deyip sahte bir hakikat için gururlanmıştım.
Sinirden gülen patron bana dönerek -sen de birşeyler söylesene neden bön bön oturuyorsun diyene kadar sahiden de bön bön oturduğumun farkına varmamıştım.
-Ne diyeyeim efendim, sizler bütün bildiğim ingilizce kelimeleri, küfürleri sarfettiniz, bana küfür kalmadı diyerek onların sık sık kullandığı küfürü sözlerimin sonuna nokta olarak ekleme gafletinde bulundum.
Gaflet diyorum çünkü üzerimdeki bakışları hissedene kadar iş dünyasında kadınların da erkeklerle eşit olduğunu, hatta bazen daha eşit olduğunu düşünüyordum. Bu rüyadan uyanmam o anda gerçekleşti.
Bana fikrimi soran en yaşlı patron gözlüklerinin üstünden bakarak -bir kadına küfür hiç yakışmıyor, sana hiç yakıştıramadım diye bağırdı.
-Ulan sabahtan beri sırayla etmediğiniz küfür kalmadı, masada acil konudan çok nokta, virgül ve ünlem yerine küfür kullandınız, ben sadece bir tanesini söylediğim için mi bu kızgınlık demek çok istesemde korkudan sustum.
Ben hafiften kızarmaya başladığımı hissediyordum ama bu kızarıklık yediğim şiddetli zılgıtla karışık kadın olmanın bende yarattığı eziklikten mi yoksa hepsi birden mi kestirememiştim.
Toplantı başından beri her edilen küfür sonrasında kafasını yukarı kaldırıp, gözlerini deviren diğer patron -bundan sonra bu binada küfürü yasaklıyorum. Bakın bu hanımefendi de küfüre başladı sayenizde deyince herkes güldü. Bence o espiriye değil patronun beni eğitilmeye muhtaç, ne görürse onu kapan, özenti bir ergen gibi göstermesine gülmüşlerdi. Beni en çok bozan toplantıdaki hanım arkadaşlarımın kıkırdamaları oldu.aslında onları da anlıyorum çünkü böyle durumlarda patronlar ya da siyasiler espri yapınca daha alt konumda olduğunu hissedenler nedensiz bir neşeyle güler. Hepsi anında sevgi pıtırcıklarına dönüşür ta ki patron ‘artık bu kadar yeter, size de yüz vermeye gelmiyor’ bakışı atana kadar.
Esprilerine gülünen adamlar da kendileriyle gurur duyabilirler.- ne komik adammışım ben diye. Eğer o sırada ortam gerginse birazcık yumuşar, ılık bir enerji herkesi sarmalar, sırtımızı okşar, yeterli gülüş süresi dolunca da ortalıktan sessizce kaybolur ta ki çalışanlar bir araya gelip kodamanın esprisinin hiç de komik olmadığını, bu tür esprilerin on yaşındaki çocukların bile yaptığını söyler ama komik olmayan espriye neden güldüklerini anlamamazlıktan gelirler.
Bazen de espriye kendini fazla kaptıran çaylak, diğer çalışanlarla senkronize olmayı beceremez ve kahkahasını bir iki saniye daha fazla uzatır. Bu uzamış kahkaha çalışanların da bir bakıma işine gelir çünkü yalakalık için güldüğünü düşünen vicdanlarından sıyrılıp yalakalık etiketini senkronize olamamış çaylağa şak diye acımasızca yapıştırır ve vicdanını bir sonraki kahkahaya kadar huzura pışpışlar.
Ben genelde esprileri anlamakta zorluk çekiyorum ve gülenlerle gülmeyi tercih ediyorum, sözleri espri olmadığı halde espri gibi algılayıp birkaç gülmüşlüğüm var, bu gülüşlerim toplantı esnasında bazı gözleri üzerime çekmiş ve beni oldukça mahcup etmiştir. Ben de bu tecrübelerimden dolayı ilk gülen ve son gülen olmamayı zamanla öğrenmiştim. Öğrendiğim gün işten çıkarılmam da ayrı bir trajedidir.
Bu yazıyı okuyup da esprilerine hakettiğinden fazla gülündüğünü düşünen sosyal statüsü yüksek insanlara bir ipucu vermek isterim. Siz de sizden konum olarak üstün olduğunu düşündüğünüz bir insanın esprilerini ve gülücüklerinizi gözlerinizi kapatıp birkaç saniye düşünün. Gözlerinizi açamadan aydınlanmış ampulü göreceğinize garanti ederim. Eğer bu ampul aydınlamamışsa sizi tebrik ediyorum, kendinizi zoraki gülerken bulmamış nadide bir insansınız. Bu nadideliğin tadını çıkarın.
Ettiğim küfür sonrası çalışma arkadaşlarımın beni dışlayacaklarını düşünürken ertesi gün kimse bana toplantı öncesinden farklı davranmamış bazı arkadaşlar bıyık altından gülümsemişlerdi. Bu tutumları da beni böyle şeylerin business hayatında olabileceği ve normal karşılanabileceğini öğretmişti ama neden bir kadının küfür etmemesi gerektiğini konusunda aydınlatamamıştı.
Küfür kötüyse siz neden küfür ediyorsunuz? Kadın küfür edince neden herkes tiksiniyor?
Eve gidene kadar küfür etmenin mantığını düşündüm. Evde de internetten küfürün psikolojik nedenlerine baktığımda sanıyorum o kafa karışıklığıyla çok tatmin edici bilgilere ulaşamadım. Sadece en çok hoşuma giden tespitin Sigmund Freud tarafından yapıldığını okudum. Freud der ki’ kavga etmek yerine küfür etmeyi seçen ilk insan, uygarlığın kurucusuydu’. Bu sözler ettiğim küfürün önünde beni koruyacak bir kalkan olmamalıydı çünkü küfür şimdiki zamanda kötü sayılıyordu. Ama bu biraz olsun rahatlalama yardımcı oldu.
Yeryüzünde ilk küfür belkide sırtında yüz kiloluk bir kaya parçasını kızgın güneş altında taşırken kendisiyle alay edilen, önüne geçip saçma sapan haraketlerle sabrı zorlanan zavallı ama medeni bir insan tarafından haykırılmış, kayayı kafasına indirince diğerinin öleceğini hesaplayabilmiş, bu eylemin yerine karşıdakinin şahsına ayıp kelimeler bağırmıştı.
İlk küfür eden insan mı burada uygarlığı kurdu yoksa ilk küfürü hakeden insan mı uygarlık adımlarımızı atmış bilmemem. Belki de aynı anda dünyanın başka bir yerinde bacağı bir yılan tarafından ısırılan biri zehirli yılana küfür etmişti. Yılanın adamı ayıpladığını hiç sanmıyorum. Bu yazıyı da küfürü normalleştirmek üzerine yazdığımı lütfen düşünmeyiniz. Ben bu yazıyı sadece kadınların neden küfür ettiklerinde itici, sevimsiz göründüklerini, bunun da erkelerin verdiği bir karar olduğunu sormak istedim.
Ben sohbet anlarında küfür eden kadın arkadaşlarımı asla ayıplamadım ve onlara ağızlarından çıkan ilk küfür sonrası davranışlarımın değişmediğini söylemek istedim. Erkekler itici bulsada bazen kadınlar da kendi ararlarında küfür ediyor. Bu yazıyı küfürle noktalamak edebi olarak güzel olurdu ama edeb olarak küfürle sonlandırmamayı tercih ediyorum. Hepinize sevgiler.