Tarih toplumların yönetilmesinde liderlerin rolünü sorgular. Kimi
liderler; toplumları barışa huzura güvene, refaha kavuşturmuş, kimi
liderler de; kişisel hırslarının kurbanı ederek toplumlarının
yıkılmasına felaketler yaşamasına yol açmıştır.

ABD ılımlı İslam projesi kapsamında İslamcı örgütlere destek vererek
iktidara gelmelerini sağlarken kendi felaketinin tohumlarının
attığının farkında olmadı. Ve ABD'nin demokrasi, özgürlük barış
getirdiğine ilişkin imajı Libya ile sarsıldı.

Öylesine ki; artık Arap baharı yerini Arap sonbaharına dönüşürken,
çirkin Amerikalı imajı karikatür krizinden sonra bir filmle yeniden
gündeme geldi. Ve sonra olarak büyükelçileri linç edilerek öldürüldü.

Ya Türkiye liderleri! Müslüman dünyadaki kardeşin kardeşi öldürmesine
çanak tutmaya devam ediyorlar. İslam ülkelerinde ne kadar çapulcu
varsa mülteci İslamcı diye destekliyor, örgütlüyor ve kardeşlerini
katletmelerine her türlü olanağı sağlıyorlar.

Şimdi bunlar lider mi?

Bakın Lider kimdire ilişkin bir öykü;
İngiliz gazeteci, Sina Dağı'nda karşılaştığı bir Bedevi'ye sorar:
"Sence lider kimdir?"

Bedevi;  "Bir tanım yapmak yerine, bir öykü ile sorunuza cevap
verebilir miyim?" der.
Gazeteci; "Elbette, anlat öykünü" diye yanıtlar.

Bedevi anlatır; "Benim gibi bir Bedevi, devesinin üstünde ve kızgın
güneşin altında, Sina Çölü'nde yol almaktadır.

Birden ufuk çizgisi kararır, gökyüzünde nadiren tek tük görülen
kuşlar, bu kez toplu halde, karanlığın aksi istikametine doğru,
telaşla kanat çırpmaktadır.

Çölün mutlak sessizliği, daha da yoğunlaşır sanki.

Deneyimli Bedevi; bu alametlerin, şiddetli bir kum fırtınasının
habercisi olduğunu hemen anlar. Devesini çökertir, üstünden iner.
Heybeden aldığı sağlam bir kazığı, kızgın kumlara çakar ve devesini
sıkıca bu kazığa bağlar.

Sonra yine heybelerden, katlanmış parçalar halinde çıkardığı küçük
çadırın alelacele kurup, içine girer ve kapı örtüsünü her iliğinden
düğümler. Son düğümü henüz atmıştır ki; fırtına bulundukları bölgeye
ulaşır.

Küçük çadır havalanacakmış gibi sallanmakta, rüzgarın oluşturduğu kum
sağnağı, neredeyse delip geçecek bir hızda, çadır yüzeyine
çarpmaktadır.

Her kum tanesinin, boyları küçük fakat verdikleri acı büyük oklar gibi
bedenine saplandığı deve, dile gelir: 'Efendi, canım çok acıyor. Hiç
olmazsa başımı çadıra sokmama izin verirmisin?' der.

Dışarıda olmanın ne kadar zor olduğunu iyi bilen Bedevi, zavallı
devenin bu dileğini kabul eder ve 'Peki, başını çadıra sokabilirsin.'
diyerek, kapıyı bağlayan düğümleri boşaltır.

Durmak bir yana, fırtına giderek daha da g emi azıya almaktadır. Deve,
sahibine tekrar yalvarır; 'Efendi, derimin en ince olduğu yer
boynumdur ve şu an çok acıyor. İzin ver, boynumu da çadıra sokayım.'

Biraz ikirciklenmeyle, bu isteğe de 'Peki' der Bedevi.
Fırtına, sanki sonsuza dek sürecek gibidir. Deve bu kez, ilk ikisinden
daha acıklı bir sesle yalvarır; 'Efendi, ne olur, hörgücümü de çadıra
sokmama izin ver..'

Bedevi bu son isteği de kerhen kabul eder. Ancak, hörgücün de içeri
girmesiyle, küçücük çadırda, artık kımıldayacak yer kalmamıştır.

Bu duruma, Bedevi'den önce, deve tepki gösterir; 'Efendi, bu çadır
ikimize dar geliyor. Sen dışarı çıkıp, başının çaresine baksan.'

'Lider kimdir?' demiştiniz; bu hikayeyi mesnet alarak cevap vereyim;
Lider; devenin başını dahi, çadıra sokmasına izin vermeyen insandır."

Biz de Bedevi'nin öyküsünü mesnet alırsak; ortaya şu sonuçlar çıkıyor:
Son söz: "Başını rica ile çadıra sokan deve, artık sahibini dışarı
davet etmektedir."
'Deve' deyip geçmeyin; kini çok derindir.
Sizi çadırın dışına atacak kadar.

Günün Sözü: Bilgili birikimli yetenekli kararlı, adaletli sevgi dolu
liderler toplumlarına ve insanlığa faydalı liderlerdir.