AKP'nin iktidara geldiği tarihe kadar, siyasal İslam'ın tarihi cumhuriyetin kazanımları ve Atatürk devrimlerine karşı çıkış mücadelesiyle geçmiştir.
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren, gerici, dinci, irticai akımlar ilk tohumlarını atmış ve karşı devrim denilmese bile, 1950 Menderes iktidarıyla birlikte yer altından, yer üstüne çıkmıştır.
Cumhuriyete ve çağdaş Türkiye projesine ve Atatürk devrimlerine karşı duruşunu daha sonraki yıllarda demokrasiyi kullanarak yapmıştır.
Yani siyasal İslam'ın öncüsü, lideri R.T.Erdoğan ''Demokrasi bizim için amaç değil araçtır,tranvaya bineriz, amacımıza ulaştığımız durağa geldiğimizde ise ineriz'' diyerek açık açık amacını yıllar önce belli etmiştir.
Bütün bu hareketlerin dış boyutlarından ziyade iç boyutları konusunda gördüklerimi yazmak istiyorum.
İşte bu akımlar 1970'li yıllarda Necmettin Erbakan'la birlikte siyasetin bir kolunu tutuvermiş daha sonraki yıllar ise ilk kadroların tasfiye edilmesiyle birlikte genç nesil R.T.Erdoğan öne çıkmıştır.
R.T.Erdoğan Refah Partisi içinde öne çıkarak,''Yenilikçiler'' adıyla siyasal İslam'ın en büyük hareketini, hamlesini yapmak için siyasallaşmış, dinselleşmiş sermayeyi de yanına alarak en büyük kitlesel hareketini AKP ile yapmıştır.
AKP'nin iktidar olmasıyla birlikte cumhuriyetin kazanımlarına karşı büyük bir karşı büyük bir savaş başlatmıştır.
Eğer bu ülkede siyasal İslam ve şerri hukuk egemen olacaksa, bunun önündeki en büyük engel Türkiye cumhuriyeti ordusudur düşüncesiyle, öncelikle ordu içindeki Atatürkçü, cumhuriyet değerlerine bağlı kadroları tasfiye etmekle başlamıştır.
Bu şekilde binlerce asker, FETÖ kumpaslarıyla askeriyenin dışına itilmiştir.
Bu hamleyi bilerek veya bilmeyerek FETÖ kullanılarak yapılmıştır.
Daha sonra cumhuriyetin en büyük kazanımı olan bağımsız yargı yok edilerek, yargı bağımlı ve taraflı hale getirilmiştir.
Bunu başardıktan sonra yasamayı ele geçirmiş ve bütün bunları da demokrasinin en büyük nimeti olan yürütme eliyle yapmıştır.
Bu aşamada cumhuriyetin değerlerine sahip çıkan ADD,ÇYD gibi bu örgütlerin öncüsü olan Prf. Türkan Saylan gibi değerli cumhuriyetin yetiştirdiği güzel insanlara operasyonlar yaparak itibarsızlaştırma, sindirme yoluna girmiştir.
Bütün bunları da tamamen FETÖ eliyle yapmıştır.
Siyasal İslam ve onun kitlesel örgütü AKP, bu değerlerin yetmiş yıldır karşı devrim mücadelesinin öncü gücü olan AKP ile ''Son darbeyi vurdum, işi bitirdim'' diye düşünürken ve de altmış yıldır uykuda olan ve AKP karşısında son on yedi yıldır pasif durumda olan kitleler işin çok ciddi olduğunu, demokrasinin, cumhuriyetin elden gidebileceği korkusuyla ilk direnişlerini yapmıştır.
Buraya gelene kadar, Atatürk isimlerinin silinmesi,R.T.Erdoğan resimlerinin Atatürk yerine asılması,caddelerden, sokaklardan cumhuriyete hizmet etmiş olan kişilerin isimlerinin silinmesi,gerici ve siyasal İslam'ın öncü isimlerinin hastanelere, okullara ve yollara verilmesi halkın dikkatinden kaçmamıştır.
Bütün bunlar olurken buna tepkinin ilk direniş işareti cumhuriyet bayramlarının yasaklandığı,çelenk koyma törenlerini engellemek için Atatürk anıtlarına polis dikmesi sonucunda ortaya çıktı.
Uyuyan CHP örgütleri, Ankara'da kitlesel eylemle cumhuriyet kutlamalarını yaptı.
Daha sonra Atatürk'ün ölüm yıldönümlerinde, milyonlarca insan atanın huzuruna tepki olarak çıktı.
Bu uyanış yaklaşık on yıldır devam ederken ve kitlesel bütünleşmeler sivil toplum örgütlerinde sürerken ortaya gezi direnişi çıktı.
Bana göre siyasal İslam'ın kalesinde ilk gediği açan gezi direnişi olmuştur.(Mayıs 2013)
Gezi direnişi AKP iktidarı karşısında ve siyasal İslam karşısında en büyük kitlesel karşı duruş eylemi olmuştur.
Bütün bunlar olurken, gezi direnişiyle baskı ve korku da yenilmiş, halkın gerektiği zaman tepki gösterebileceği ispatlanmıştır.
Bu psikoloji içinde 2014 yerel seçimleri ve 201 8 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde halkın ilk defa kitlesel olarak CHP adaylarının peşine düştüğüne şahit olduk.
Muharrem İnce'nin yapmış olduğu mitinglerde halkın yoğun ilgisi AKP'ye tepkinin ilk işaretleri olarak ortaya çıkmıştır.
Birinci gezi parkı,ikincisi ise cumhurbaşkanlığı adaylığında kitlesel bir araya gelmeler oldu.
Hiç birbirine benzemeyen sosyal katmanlar ilk defa cumhuriyetin değerleri ve laik demokratik cumhuriyeti koruma içgüdüsüyle Maltepe mitinginde bir araya geldi.
Yani 1970'li yıllardaki kitlesel Ecevit hareketinden bu yana, uyuyan laik cumhuriyet yanlıları ve seküler yaşamı savunanlar ''Biz buradayız, cumhuriyeti, siyasal İslam ve şerri hukuk düzenine teslim etmeyiz'' dedi.
Muharrem İnce'nin seçimden sonraki bireysel çıkışları ve pati genel başkanlığı sevdaları o kitlelerin öncü gücünü temsil edemeyeceğini gösteren davranışlar sergilenmesi moral bozukluğunu arttırsa da uyanış devam ediyordu.
Bu uyanış devam ederken ''Biz buradayız, öncü liderimiz nerede'' diye arayış sürerken 31 mart seçimleri önümüze düştü.
Buradaki olay ise yaklaşık on yıldır uyanmış olan ve kitleselleşmesini siyasallaştıramayan bu hareket Ekrem İmamoğlu'yla tanıştı.
Ekrem İmamoğlu'nun sabırlı, hoşgörülü,karşı fikirleri sabırla dinlemesi ve saygı kazanması,''Oy vermesen de duanı benden esirgeme'' söylevleri, Türk toplumunun değerleriyle barışık ve aynı zamanda sosyal demokrat oluşu, sert eleştiriler yapanlara karşı sabrı, yumuşak yüreği siyasal tarihimize yeni bir politikacı sunmuş oldu.
Lider bostana ekerek veya okulda eğitim verilerek çıkan bir sosyolojik olay değil, lider böyle çıkıyor.
İşte yaklaşık yetmiş yıllık siyasal İslam'ın ve şerri hukuk düzeni özlemcilerinin, yemiş olduğu en büyük darbe 31 mart 2019 seçimi olmuştur.
İstanbul'un ve Ankara'nın alınması ister bir oyla olsun, isterse yirmi bin oyla,başkanlık koltuğuna oturmak önemlidir.
Artık macun tüpten çıkmıştır,bir dev uyanmıştır ve bundan sonra Türkiye'deki siyasal İslam'ın ve şerri hukuk özlemi içinde olanların gerileme dönemi başlayacaktır.
Çünkü ülkenin bu günlerindeki halkın büyük çoğunluğu, sermaye düzeni ve batıya(Modernite özlemi) yönelmiş yüzünü daha canlı daha kitlesel olarak göreceğiz.
Bu aşamadan sonra CHP'nin bu diri yapıyı ayakta tutacak politikalar üretmesi ve örgütlenmenin, sandık başına sahip çıkmanın önemini kavrayacak örgüt modellerine dönmesi gerekiyor.
Oyları çaldırmadan sonuna kadar oya sahip çıkmanın ne anlama geldiğini 31 mart seçimleri kitlelere göstermiş oldu.
Bundan sonraki süreç yetmiş yıldır direnen ve cumhuriyete meydan okuyarak iktidar olan, siyasal İslam'ın demokrasi içinde ve demokratik kurallarla geriletilmesi süreci başlayacaktır.
Esas zor süreç bundan sonra olacaktır.
Siyasal İslamcıların demokrasi işinde kalmalarının alt yapısı oluşturulmalı,ortak paydanın demokrasi olduğu inancı onlar tarafından kabullenilmeli,sandıkla gelenin, sandıkla gideceği düşüncesini benimsemeleri sağlanmalıdır.
Dünyanın kabul ettiği evrensel değerler olan kadın hakkı,işçi hakkı,insan hakları evrensel beyannamesinin kurallarını kabul eden bir yapıya,medeniyet yolculuğunun bilimle,akılla,fenle,olacağına inanan kadroların gelmesi önemlidir.
Bu ülkede demokrasi ve kuvvetler ayrılığı, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı tekrar yerli yerine ancak 2023 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar olmayacaktır.
Çünkü sayın Erdoğan o koltukta oturduğu sürece, tek adam olma ve de her şeye hakim olma sevdasından vazgeçmeyecektir.
Sadece belediyeleri alan ve yerel yönetimlere demokrasi kültürünün emrettiği açıklık, şeffaflık, hesap verilebilirlik kültürünü halk katmanlarına sunan, anlatan bir yerel yönetim anlayışını CHP sağlayabilir.
Komünist parti önce Ovacık sonra Tunceli örneği bunu sağlamaya başladı bile.
Bu sağlandığı taktirde, 2023 cumhurbaşkanlığı seçimleri siyasal İslam'ın ülke üzerindeki egemenliği biter, ülke normalleşir, demokratik laik hukuk devleti yoluna girişi için ön mesafe alır.
Demokrasinin olmazsa olmazı, sivil toplum özgürlüğü,ifade özgürlüğü,yazma ve çizmenin önündeki engeller, bağımsız yargı yerli yerine oturur, ülke çağdaş, modern, bilimsel aklın egemen olduğu bir ülke haline girme yoluna girmiş olur.
Yani İstanbul,Ankara ve İzmir yerel yönetimlerinin alınması bu yolculuğun hemen başıdır ve her şey bitmiş sayılmaz.
Demokratik,laik cumhuriyet mücadelesi yeni başlıyor.
Uyuyan dev uyanmıştır,korku imparatorluğu yıkılmıştır.
Bütün bu olan bitenlerden sonra,ülkenin yarınları için çokta karamsar değilim.